13 Mayıs 2018 Pazar

Aquarius

aquarius kleber mendonça filho sonia braga cannes film festival
Aquarius, Kleber Mendonça Filho
Brezilyalı yönetmen Kleber Mendonça Filho'nun 2016 senesinde Cannes Film Festivali'nin yarışma bölümünde yer alan filmi, kentsel dönüşümvari bir durumun ortasında kalan yalnız bir kadının öyküsünü anlatıyor.

Kanser tedavisi görev ve hastalığı atlatan Clara, bir sahil kasabasında yaşlılığını geçirmektedir. Öyle aman aman yaşlı değil aslında fakat çok genç de değil Clara. Her neyse. İnşaat firmasının başındaki ihtiyar ve veliahtı olan torunu Clara'yı ziyarete gelip binadaki herkesi ikna ettiklerini söyler ve artık kendisinin de uzlaşmaya razı olmasını isterler. Clara yanaşmaz. Kendince makul sebepleri vardır. Nostaljisi vardır, o paraya ihtiyacı yoktur, evin her köşesinde anıları canlanır, e sahildedir lokasyon harikadır gibi...

Bu hikaye herhalde filmi izleyen pek çok Türk'e Fikirtepe'deki evini vermeyen vatandaşı hatırlatacaktır. Çevresindeki tüm arsalar inşaat firmalarınca satın alınmışken tek başına direnen o vatandaş benim için İstanbul'un sembol hareketlerinden birine imzasını atmıştır. Clara da tıpkı o abi gibi direnir.

fikirtepe'de evini vermeyen adam

Film bu güzel, güncel, gelişmekte olan ülkelerde görülen kentin yeniden inşası problemini merkezine almış. Bu hikayeyi Clara'nın cinselliğiyle az çok zenginleştirmiş. Elinde gücü bulunduranların kabalığını, nezaketsizliğini ve hukuktan herhangi bir korkuları olmamasını eleştirmiş. Hepsi takdire şayan. Lakin filmin başka sorunları var.

Süre haddinden fazla uzun. Gereksiz sahneler var. Gereksiz uzatılmış sahneler var. Tempoda sorun var. Ani bir şey oluyor, devamında aksiyonun hızlanarak veya aynı tempoyla devam etmesini bekliyorsun ama bir anda her şey duruluyor. Kurgusunda sorunlar var. Bu sorunları olmasa herkese önerilecek bir film olurmuş fakat bu haliyle yalnızca festival izleyicisi bu filmi sevebilir.

Kadın başrol oyuncu Sonia Braga gerçekten çok iyi. Hakkını vermek lazım. Zaten pek çok yerden filmdeki rolüyle ödülü almış ve hak etmiş.

Tez Nasıl Yazılır? - Umberto Eco

Umberto Eco, Tez Nasıl Yazılır?

Umberto Eco'nun Tez Nasıl Yazılır'ı bu alanda önemli bir eksiği kapatması adına oldukça faydalı. Tezin hem teknik olarak nasıl yazılacağı konusunda yardımcı oluyor hem de içerik/çalışma planının nasıl şekillendirileceği konusunda ışık tutuyor.

İşin teknik kısmının evrenselliği konusunda emin değilim. Ülkemizde okuldan okula bile işin teknik boyutu değişiyorken, İtalyan Eco'nun verdiği teknik tavsiyeleri direkt uygulamak bizde mümkün değil. Bu sebeple kitabın son kısımlarını yani işin şematik kısmını fazla önemsemeden okudum. Okumaktan ziyade göz gezdirdim. 

Kitabın başından o teknik kısımlara kadar olan bölümü ise harika. Bir tez hocasının neye göre seçilmesi gerektiği, çalışma alanının nasıl belirlenmesi gerektiği gibi konular üzerinde oldukça yararlı bir biçimde duruyor Umberto Eco. Ayrıca cesur dili, tez yazarken yapılan şaklabanlıkları, hocaların kendilerini tanrı zannetmesini açıkça vurguluyor. Can Yayınları böylesi bir eseri dilimize kazandırdığı için teşekkürü fazlasıyla hak etmiş.

Yüksek Lisans veya Doktora tez aşamasında geçen/geçmek üzere olan herkese tavsiye ederim. Muhakkak sizlere hitap edecek bir şey bu kitapta bulunuyordur.

Pencere

Haluk Bilginer ve Esra Bilgin Bezen Freud'un bastırılan ve birikmiş duyguların sonunda patlayacağı görüşüyle yola çıkan oyun; bast...